Değişmez gerçekler var… Fikirler, yaşama ilişkin düşünceler, politik görüşler ve diğer birçok unsurda kişilerin birbirlerinden ayrı durduğu taraflar söz konusu. Futboldaki gibi düşünün, ne olursa olsun bir taraftarın diğerine karşı verdiği amansız ‘söz düellosu’, bir şekilde kendi teorik alanında rekabetçi kalma, bir şeyleri muhafaza etme dürtüsü…

Her alanda, neredeyse günümüze dair her şeyde var bu duygu durumu. Ancak değişmez gerçeğimiz bu fikirler ve diğer bağlantılı şeyler değil aslında, konu tartışma doğası ve dengede zorlanma…

Tartışma doğası, binlerce yıllık bir zihinsel olgu. Fikirler üzerine tamamen/kısmen ayrı görüşler ve insanların kendine doğru gelen tarafları öne sürmesi. Burada etmenler elbette yaşanılan çevreden tutun da o anki psikolojik duruma kadar sayısız faktör barındırıyor ve ortaya da doğal olarak bolca fikir ayrılığı çıkıyor. Eskiden çok daha sınırlı alanlarda gerçekleşen tartışma kültürünün son 10 yıldır varolduğu ana mecra olan sosyal medya platformlarının ‘sınırsız ama kaotik bir demokrasi’ ortaya çıkardığı da aşikar.
Sınırsız demokrasi, görüşlerin açıkça öne sürülmesini temsil etmekle birlikte konunun manipülatif ya da çeşitli amaçlara yönelik tetiklemeleri kaotik demokrasiye işaret ediyor ki sosyal medyada uzun süredir karşılaşılan manzara tam olarak bu şekilde (yani kaotik).

Dengede zorlanma ise bu aşamadaki en genel sorun. Zira manipülasyon ve çeşitli amaçları (takipçi kazanmak, vb) kapsayan paylaşımların neden olduğu kaos, sosyal medyadaki varlığın sağlıklı işleyişine engel teşkil ediyor.

‘Nasıl etmesin’ dediğinizi duyar gibiyim. Dengede zorlanmayı biraz daha açmamızda yarar var…

boğaziçi üniversitesi

İlginizi Çekebilir: Dijital minimalizm ile hayatı sadeleştirmenin temel adımları

A: “Boğaziçi Üniversitesi’nde olanlar çağ dışı, eskiden böyle uygulamalar yoktu.”

B: “Boğaziçi Üniversitesi, eskiden böyle bir kurum değildi ve son dönemdeki uygulamaları hak etmiyor”

A ve B sosyal medya kullanıcıları, birbirine yakın görüşte gibiler… Diğer yandan herhangi bir aksiyona geçişten ziyade ortada  ‘bir durumdan şikayet etme’ var.

C: Boğaziçi Üniversitesi’nde olanlar kabul edilemez, bu üniversitenin çağdaş kimliğine aykırı olan bu tip uygulamalara karşı birleşmeliyiz.

C kullanıcısı eylem çağrısında bulunuyor. Kolektif hareket arzusunda.

D: LGBT’nin başı çektiği bir ortam var, göstericiler değerlerimize uygun hareket edilmiyor. Bu tip ortamların kesinlikle bastırılması gerekir.

D kullanıcısı Boğaziçi Üniversitesi’ndeki tepkinin temelinde yatan unsuru tek bir nedene yani ‘kendisi gibi olmayan ve sorunlu olduğuna inandığı yaklaşım ya da gruplara’ bağlamış gibi.

E: Kolluk kuvvetleri gösterileri dağıtmalı, bu tip propagandalara izin verilmesi devletimizi güçten düşürür.

E kullanıcısı tarafından gösterilerin polis, vb. ile bastırılması savunuluyor.

Görüleceği üzere tartışma doğası aktif. Görüşler var, her biri farklı unsurları ele alıyor, farklı tespitler içerip sadece bir düşüncenin ifadesinden eylem çağrısına kadar uzanan çeşitli öneriler sunuyor…

sosyal medya psikoloji

İlginizi Çekebilir: Yükselişe geçecek 5 dijital sağlık ve esenlik trendi

Sosyal medyanın yukarıdaki örnekte bahsedilen çeşitli odak noktaları ile ‘karşı görüşler’ bir şekilde ‘diyalog’ haline dönüşüyor. Ancak diyalog kelimesini yalnızca anlamı üzerinden kullanıyoruz burada. Çünkü söz konusu platform sosyal medya olduğunda diyalogun olumsuz halleri de yine yapısal bir doğal sonuç olarak her zaman mevcut.

En nihayetinde tartışma doğası, her şeye açık bir sosyal medya ve karşıt görüşlerin peşi sıra akışa dahil edildiği bu dijital makro-dünyada tepkileri sakince dile getirmeyi ‘daha mutlu bir psikoloji’ için zaruri kılıyor. Aksi yaklaşımda agresif, hatta öfkeli, pek de naif olmayan karşıt görüşlerin ortaya çıkışı ile karşı karşıya kalınabiliyor. Burada ‘agresif karşıt görüş’ ifadesi belli bir temanın savunucuları (örneğin yukarıda bahsi geçen A temasının) kapsamında nitelendirilmedi, zira tüm karşıt (farklı) görüşler arasında agresif tutumlar görülebilir.

Son sözler…

Sosyal medyanın sağlıklı kullanımı, genel itibarıyla ‘sakinlik’ ile sağlanır… Öte yandan insan psikolojisinin son derece değişken olduğu, gün içerisinde bile dengenin kaybolabildiği gerçek dünyanın dijitale istendiği ya da arzulandığı şekilde yansımasını beklemek de hayalcilik olacak. Bu nedenle sadece bir öneri olarak sosyal medyayı sakin ve dengeli bir anlayışla deneyimlemenin psikolojik konforunuz ve sağlığınız açısından önemli olduğunu hatırlatmak istedim.

Bu konuyu şununla tamamlamak istiyorum,

Pourparlers – Müzakereler adlı 1990 tarihli son derece ilgi çekici kitabının girişinde Fransız yazar Gilles Deleuze şöyle yazar;

“…Felsefenin çağa karşı duyulan bir öfkeden olduğu kadar, bize sağladığı bir dinginlikten ayrı düşünülemez olduğu doğrudur. Felsefe yine de bir Güç değildir. Dinler, devletler, kapitalizm, bilim, hukuk, kamuoyu, televizyon birer güçtür, ama felsefe değildir. Felsefenin büyük iç çarpışmaları olabilir (idealizm-gerçekçilik vs.), ama bunlar gülmek için girişilen çarpışmalardır. Felsefe bir güç olmadığı gibi, güçlerle bir çarpışmaya da girişemez, yine de onlara karşı çarpışmasız bir savaş sürdürür. Ve onlarla konuşamaz, onlara söyleyecek, onlara iletilecek bir şeyi yoktur, yalnızca müzakereleri sürdürür. Güçler, dışımızda kalmayıp aynı zamanda her birimizi katettiğinden, her birimiz kendimizi kendimizle sürekli müzakere ve gerilla mücadelesi halinde buluruz, felsefe sayesinde.”

Dingin ve iyi kalın, görüşmek üzere.

İlginizi Çekebilir: Oyunların gerçek hayattaki zorlukları aşma dürtüsüne ne gibi etkileri olabilir?