İletişim; duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon. Türk Dil Kurumu’nda iletişim tanımı bu şekilde yapılmıştır. İletişim tanımlarının hepsinde kişilerarası bir aktarımdan bahsedilir. Yani iletişim olabilmesi için aktaran ve alıcı olması gerekir. İletişim insan var olduğundan bu yana hep vardı ve olmaya devam edecek. Tarih öncesinde, yazı öncesinde, yazının bulunmasıyla değişerek dönüşerek varlığını sürdürdü. Öznesi insandır ikili iletişimin.
Sözlü, sözsüz, yazılı ve günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte görüntülü iletişim gibi türleri vardır. İletişimde dinleme, empati, kendini açma, güvenlik gibi kavramlar çok önemlidir. Bu kavramların olması sağlıklı ve devamlı iletişim için oldukça gereklidir.
Her zaman bizim dışımızdakilerle kuracağımız iletişimin üzerinde duruluyor, fakat içsel iletişim denilen bir kısım var ki iletişimin yapı taşı diyebiliriz.
İçsel iletişim için kısaca kendimizle olan iletişim demek mümkün. Ama ben bunu kısaca demeyeceğim ve bu kısmı biraz detaylandıracağım.
Kendimizle iletişim halinde olabilmek için kendimizi tanımamız gerekir, öyle ya tanışmadığımız kişilerle iletişim içinde olmuyorsak kendimizi tanımadan nasıl iletişim kurabiliriz ki? En sevdiklerimizi, ailemizi, arkadaşlarımızı tanırız biliriz de iş kendimize gelince pek iletişimimiz olmadığı için aslında kendimizi bilmeyiz ve buna rağmen de başkaları tarafından iyice bilinmek, tanınmak hatta anlaşılmak isteriz. Bunu isteyerek etrafımıza büyük haksızlık yapmış oluyoruz. Kendimizle iletişim nasıl olur, kendimizi nasıl bilir ve tanırız?
İlginizi Çekebilir: Kendimizi inandırdığımız yer neresi?
Ben kimim, neleri severim, nasıl bir tarzım var, nelerden hoşlanmam, kişilerarası iletişimde ailemle, arkadaşlarımla ve partnerimle kurduğum ilişkilerde nasılım? Gibi sorular sorarak kendimizle olan tanışma yolculuğumuza çıkabiliriz. Kendinizle tanışmak bir başkasıyla tanışmak kadar kolay değildir biraz sancılı olabilir, inkar barındırabilir, mutsuz edebilir ama en nihayetinde geçte olsa tanıştığınız kendinizle memnun olursunuz. Hep denir ya kişinin en uzun yolculuğu kendiyle olandır diye gerçekten de çok doğru çünkü gün sonunda sadece kendimizle kalıyoruz. Öyleyse bu yolculuğu kendimizi tanımadan yapamayız.
Hayatımız boyunca birilerine zaman ayırdık hatta bazen belki de en yoğun olduğumuz günlerde bile vakit yarattık, hep bir yerlere yetişmeye çalıştık ve bu bir yerlere birilerine yetişme dönemlerinde kendimize de geç kalmamamız lazım. Kendimizi ihmal etmiyor olmak, ihtiyaçlarımızı görüyor, sinyalleri işitiyor olmamız gerekiyor. Bunları yapabilmek için de içsel iletişime geçmek şart.
İçsel iletişim dediğimiz aslında kendimizi dinlemek, kendimizle konuşmak ve kendimizle tanışmak. Kendimizi ne kadar bilir ve tanırsak başkaları ile kurduğumuz iletişimde bir o kadar sağlıklı ve sağlam olur. Çünkü başkasıyla kuracağımız iletişimin yolu kendimizle kurduğumuz iletişimden geçiyor. Başkalarına zaman ayırdığımız gibi kendimize de zaman ayırmamız lazım. Bu zaman ayırma evde öylesine dinlenip uyumak kadar basit bir eylem olmamalıdır. Kendimizle kaldığımızda neleri yapmayı severiz, nasıl rahatlarız, kendimizle ilgili ritüellerimiz var mı? İşte bu soruların cevabını verebilmek, ancak kendimizle iletişim halindeysek mümkün olabilir.
İlginizi Çekebilir: Duygusal hissettiğiniz anlarda yapmanız gereken 6 şey
Sorsam herkes kendini tanıyor, biliyor ve iletişimde. Peki en son ne zaman kendinizi karşınıza alıp şöyle bir konuştunuz, hayatınızı gözden geçirip kendinize sorular sordunuz ve bu sorular neticesinde ne gibi adımlar atıp değişiklikler yaptınız? En nihayetinde kendinize sorular sordukça hayatınızı sorguladıkça mutlaka ki yeni adımlar atmanız gerekecektir. İşte adımlar atmamak için, kendi sözüm ona düzenimizi bozmamak için, başkalarıyla olan ilişkilerimize yeni rotalar çizmemek için kendimizle iletişime gerçek anlamda geçmeye pek cesaret edemeyiz. Kendimizle iletişimde cesur ve şeffaf olmamız birçok kapının kilidini açacaktır. Gerçekten kendimizi tanımak istiyorsak, hayatımızda değişiklikler yapmak istiyorsak ve başkalarıyla olan iletişimimizi daha iyi bir hale getirmek istiyorsak cesur olup kendimizi karşımıza alıp konuşmamız gerekiyor. İnsanın kendiyle bir yolculuğa çıkması pek kolay olmaz çünkü bu yolculukta bir süre sonra kendini kandırıp kendine yalan söyleyemeyeceğinizi anlarsınız. İnsanın kendiyle iletişimi özgürleşmesinin de anahtarıdır aslında. Özgürlük sadece istediğimizi giymek, yemek, içmek, gezmek vs değildir. Özgürlük; düşüncelerimizin, duygularımızın ve davranışlarımızın sorumluluğunu alarak kimseyi suçlamadan yola devam etmektir. Özgürlük deyince aklıma Freud’un şu sözleri geldi “insanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar.” Derinlemesine düşünüldüğünde bu sözün ne kadar doğru olduğunu yaşamlarımızdan bile görebiliriz. Sorumluluk alma kavramı devreye girdiğinde başkalarını suçlamak devre dışı kalıyor. Sorumluluk, özgürlük ve kabullenme de ancak kişinin kendisiyle iletişimde olduğunda devreye girecek kavramlardır.
- Hayatı öylesine yaşamak için bu dünya gelmedik. Keyifli yaşamak, farkına vararak yaşamak için kendimizle önce tanışıp sonra da daimi olacak bir şekilde iletişime geçmeliyiz. Aksi halde sürekli birileri tarafından anlaşılmayı, kabul görmeyi bekleriz ve beklediklerimizi karşı taraftan alamadığımız zaman da kendimizi yıpratır, üzer ve mutsuz ederiz. Biz mutsuz olunca da iletişim halinde olduğumuz kişilerle doyumlu tatminkar bir ilişki yaşayamamış oluruz. Başkaları tarafından anlaşılmayı beklemeden önce kendimizi anlayıp tanımamız gerekir. Biz ne kadar kendimizle iletişim halinde olursak hayattan ve başkalarından sağladığımız doyumda o kadar artar.
- Öyleyse daha kendiyle tanışmamış olanlar varsa bu yazıyı okuduktan sonra artık kendi kendileriyle bir tanışma yolculuğuna çıkıp içsel iletişim bağını oluştursunlar.
Psk. Şule Özdemir’in diğer makaleleri için buraya tıklayabilirsiniz.