Kendimizi inandırdığımız yerin bir kabın içi olduğunu varsayalım. O kabın şekli ne ise onun içinde bükülüp, onun şeklini alacağız zamanla. Büyüyüp genişlemek yerine içinde olduğumuz kabın içinde bükülmeyi ve tek bir şekilde olmayı seçeceğiz kim bilir? Olduğumuz yere katlanacağız, adı üstünde yani katlanacak, bükülecek, küçüleceğiz.

Oysa kelebek kozasından çıkmasa kelebek olur muydu hiç? Renklerini, kanatlarını fark ettirebilir miydi? Kelebek kozasından çıkarken, yapamam, çünkü zaten ömrüm kısa diyor muydu? Peki biz insan canlısı kabuğumuzdan çıkarken hangi sancıları çekiyoruz?

Sartre’a göre kötü inanç, kendimizi olduğumuzdan ve olabileceğimizden aşağıya indirmek ve her yaptığımız seçimde sanki seçim yapmamışız gibi yapmaktır. Mesela ‘ben bir anneyim, bunu yapmak bana yakışmaz’ demek ya da ‘ekonomik koşullar nedeniyle çalışmak zorundayım’ demek. Tek tercihimiz bunlarmış gibi devam etmek…

Kötü inanç, bir tarafıyla da kılıf bulmak gibi geldi bana. Her an yapabileceklerinin üstünü çizerek, yapamam çünkü bu yüzden, yapamam çünkü şunum eksik, yapamam çünkü bu bana uygun değil gibi bitmek bilmeyen yapamam çünkü kılıfları.

Yaptıklarımızı seçtiğimiz gibi yapmadıklarımızı da seçiyoruz, fakat yapamadıklarımızı açıklama ihtiyacı duyuyoruz. Yapamam çünkü…

psikoloji-hayatinidetoksla

İlgili Konu: İlişki mi, ilişmek mi?

Hem yapamayacağımızı sanmak hem de aslında neden yapamadığımızı açıklama ihtiyacında olmak epey ikircikli geliyor. Bir tarafıyla aslında yapardım da şu nedenle yapamam demek gibi. Her seçimin getireceği sorumluluktan ve sorumluluk almanın cesaretinden kaçınma eğiliminde olmak bir taraftan bireysel farklılıklarımızı da çağrıştırıyor bende. Kimimiz kolaylıkla seçim yapabilirken, olduğu ya da olabileceği tarafları rahatlıkla açabilirken kimimiz bunu yapmakta zorlanıyor. Ne oluyor da, kendimizi olduğumuzdan ya da olabileceğimizden aşağı indirmeye meylediyoruz?

Yapabildiklerimizin üstünü örtüyor, bazen ise hiç görmemeyi seçiyoruz. Olduğumuz kişiden, yapabildiklerimizden, yapamadıklarımızdan ya da yapmaya niyetlendiklerimizden ne oluyor da uzaklaşıveriyoruz? Olduğumuz kişiyi açmak, yaptıklarımıza ve yapamadıklarımıza bakmak güneşe bakmak gibi mi geliyor? Hem görkemli hem de yakıcı…

gulen-kadin-iyi-yasam

Yunus Emre: “Bir ben vardır bende benden içeri.”

Başka ihtimallere kendimizi kapatmak bizi hangi başka ihtimallerden koruyor acaba diye düşünüyorum. Aklıma Yunus Emre’nin bir sözü geldi bu satırları yazarken, “Bir ben vardır bende benden içeri.” Zaman zaman karşımıza çıkan sorunlarla mücadele etme gücüne sahip olamayacağımızı düşünüyoruz. Gelecek, belirsizlik demek ve bu da korku verici bir şey.

İnsan, yapabileceklerini hayal ederken dahi gözünde canlandırdığı hatta canlandırırken devleştirdiği şey ile ne yapacağını bilemeyebilir. Zordur insanın güvenli sandığı yerden çıkması ve hayalinde canlandırdığı şeye doğru hareket etmesi. Kimimiz bunu yapabiliyoruz, kimimiz ise ‘yapamam, çünkü’ diyor ve kendine yabancılaşıyor.

Belki de hiç deneyimlemediğimiz ve yapsak ne olacak hissini bilmediğimiz pek çok şeye kendimizi kapatıyoruz. Yapalım ve yapabildiğimizi deneyimleyelim. Yapalım ve başarısız olalım. Başarısız olmayı deneyimleyelim. Sonucun ne getireceğini tahmin etmeye çalışmadan adım atalım, deneyelim ve görelim.

Hayat, eylemi sever…

Kendimizi inandırdığımız yere sabitlemek ve hatta o yere razı olmak gibi bu yaptığımız her ne ise. İnandığımız yerden dışarıya baktığımızda, dışarıdan gelecek tüm başka fikirlerden, duygulardan, seçeneklerden, rollerden ve hatta yargılardan kendimizi korumanın yollarını arıyoruz belki de.

Dışarıdan gelecek fikir ve duygularla ne yapacağımızı bilemediğimiz, seçimlerimizden sorumlu tutulup yargılandığımızda ne yapacağımızı bilemeyeceğimiz, sahip olduğumuz rollere göre üzerimize hiç de oturmayan değerler ile nerede duracağımızı bilemediğimiz zamanlar olmaz mı? Olur, zordur ve anlaşılır da. Fakat ötekinin fikrine, sürekli üzerimize biçtiklerine bağlı yaşamak kendimizi gerçekleştirmemize imkân tanımaz. Var olduğumuz halimize, özümüze yabancılaşmamıza sebep olur.

Ötekinden bağımsız da kendimiz olma yolculuğuna adım atma cesaretinde, niyetliliğinde olmayı diliyorum. Kendi deneyimlerimden elde ettiğim önemli şeylerden birisi, en büyük engelin kendim olduğunu fark etmekti. Hayat, eylemi sever. Biz de sevelim.