Nedir bu Ay? Ay dendiğinde bütün görünmez benliğimizin (iç dünyamızın) tamamen ‘duygusal’ kısmı ifade edilir. Görünen olan Güneş (özbilinç – farkındalıklı yanımız) ve Güneş’ten aldığı ışığı bilinçaltımıza yansıtan ay, farkında olmadığımız alanları görmek için fark etmemiz bilinç altımızı aktive eder.

Ay ilk mutluluğumuzdur, annemizle kurduğumuz bağdır, aile içinde çocukken o yumuş yumuş olduğumuz duygusal güven durumunu anlatır. Yengeç Burcu yönetir, çünkü Yengeç Burcu ‘duygusal güvenliğimiz/aile içindeki’ sevecenliğimizdir.

Neyi neden yaptığımızı bilmediğimiz, gelişen olaylara duygu bazlı yön verdiğimiz, hayatta kalma güdümüz, savaş-kaç mekanizmamız bir anlamda nam-ı diğer ‘amigdala/r kompleks’in aktif olduğu diğer tarafta duygusal ihtiyaçlarımız, içsel güvenliğimiz, beslenme şeklimiz bütün ‘güdüsel/itildiğimiz’ durumlar hep ay ile ilgilidir. Çünkü bu enerjilerimizin açığa çıkması için bize ışığını aktarır. Bu kadar duygusal konfor ihtiyacı olan ‘güven’ duygusunun her şeye şüphe ile bakan Akrep Burcunda olduğunu düşünün, çok rahatsız bir durumda zorda tam karşısında da Uranüs duruyor, duygularımız hiç bir şeyden emin değil. Uranüs ani olandır; bir anda, hiç beklenmedik, hayatta olmaz dediğimiz ne varsa Uranüs’tür, değişmesi gereken halihazırda bulunduğumuz bakış açısı değil, onun bir üst versiyonunu anlatır bunun sezgisel huzursuzluğu da var Ay ile hissediyoruz ama ne olduğunu bilmiyoruz…

Dolunaylar hayatımızın hangi alanında duygu yoğunluğumuz varsa o alanları açığa çıkarır, bir başlatma ya da sonlandırma isteğini/enerjisini aktive eder ve o alanda duygusal irademizi kontrol eder, çünkü dolunayın ışık yoğunluğunun manyetik çekim gücü Dünya’ya daha yoğun akar aynı zamanda ay ‘su’da demektir.

Dünyevi bütün alemdeki sulara çekim gücüyle hareket sağlarken bizim iç alemimizdeki duyguları da harekete geçirir, hareketlendirir; çünkü ‘su’ ezoterik anlamda duygudur, tasavvufta ise ‘ilim’dir.

Neyi neden yaptığımızı anladığımızda su (duygusal kaosumuz çözdüğümüzde), neden-sonuç ilişkisini anladığımızda ‘ilimdir’. Nemli doğasıyla empati yönümüzü geliştirerek yumuşama, akıcılık, birleştiricilik, esneme diğer insanların da içinden geçtiği duygusal durumları anlayıp çözmemize yardım ederken soğuk doğasıyla da daha fazla düşünerek harekete geçen iç dünyamızda büyük resmi daha net görmemizi ve algılamamızı (öyle hissettim, böyle davrandım gibi) sağlar.

Hayattaki duygusal çalkantılarımız tıpkı suyun akışı gibidir gelişen ve değişen durumlara karşı duygu durumumuz da değişir sürekli çalkalanır dururuz. Ya eylemsel olarak bişeyler yapmak isteriz ya da pasif kalıp neler oluyor anlamak isteriz.

süper ay nedir

Akrep enerjisini mutlaka aktarır

İlginizi Çekebilir: Hangisi daha değerli: Bendeki ‘ben’ mi? Sendeki ‘ben’ mi?

Duygu (Ay) durumumuzun değişimi, yarattığı içsel huzursuzlukla düşüncelerimizi (Merkür) harekete geçirir. Harekete geçen düşünceler bu huzursuzluğun nedenini anlamak için eyleme dönüşmek ister ve bir yol arar (Venüs). Yol bulan düşünce harekete (Mars) geçer. Ay bilinci etkiye-tepki mekanizmasıyla çalışır, hissettiğimiz duygulara anlık düşünmeden verdiğimiz tepkileri anlatır. Verdiğimiz bu tepkiler kim bilir bilinçaltımıza ektiğimiz hangi tohumun (inandığımız yanlış düşünce kalıpları) meyveleridir, bunu anlamak güçtür. Güneşin buraya bir ışık yansıtması içinde bulunduğumuz duygusal kaosumuzu çözmemize yarar; yani neyi neden yaptığımızı anlamamıza yardım eder.

Bilinçaltı düşüncelerimiz, bilince çıkmadıkça karşımıza kader olarak çıkar, der Carl Jung.

İstediğimiz gibi gitmeyen ikili özel ilişkilerde artık zamanı dolmuş, fayda vermeyen ilişki biçimlerinde daha doğrusu bitmesi gereken ne varsa bitmesi için gereken psikolojik baskıyı, duygu patlamalarıyla açığa çıkarıp görmemizi sağlar Akrep.

Bununla beraber daha görünen alanda gizli kapaklı kalmış şeyler, arkadan çevirilen işlerin açığa çıkması da olasıdır. Yöneticisi Marsın Yengeç burcunda olması dolasıyla aşırı duygusal tepkiler, alınganlık, içsel yaraların hatırlanması Plüton dolayısıyla güç isteğinin hırs olarak tezahür etmesi de mümkündür.

Agresif bir enerji toplaşmasından bahsediyoruz aslında… Akrebin karşısında duran Boğa burcunda yerleşen tutma güdülerimiz ‘değiştirmek istemiyorum’ dediğimiz her alana Akrep enerjisini mutlaka aktarır. Hani şu midemizde zaman zaman olan tedirginlik/sıkışma enerjisi gibi. Bu dönüşümün habercisidir, hangi duygunun çatısı altında bu tedirginliği hissediyorsak o alanda ‘bırakmamız gereken bir düşünce kalıbı’ vardır. Bunu hissetmek, yaşamak kolay değildir ama bununla yaşamak hiç kolay değildir; onun için artık bu enerjinin bize aktardığı bu duygudan ‘özgürleşmek’ yani o düşünce kalıbını bırakmak gerekir. .

Akrep bırakmayı öğrenmektir. Sıkı sıkıya tuttuğu her şeyi bırakmak. O ne kadar bırakmak/vazgeçmek istemezse hayat bıraktırmak için elinden geleni yapacaktır.

Ötekine evet derken kendimize hayır mı diyoruz?

Doğru insan…

İlginizi Çekebilir: Nereden çıktı bu huzursuzluk?

Beklediğimiz şeylerin bizi hayal kırıklığına uğratması durumu ‘beklentilerimize yüklediğimiz ‘değer’ ile ilgilidir. Yine bütün tema Boğa Burcu dönemini yaşadığımız için ‘özdeğer’ konusuna geliyor. Kendimizi değerli bulma kriterlerimizi ‘başkalarından’ bize gelecek davranış kalıplarında aradığımız zaman, bu sonucu hep yaşayacağız. Herkes doğru insanı arar ama biz doğru olmazsak doğru insan bize gelmez gelse de kalmaz. Akrep bunu anlatmak istiyor aslında.

Her türlü ilişki içinde kafamızda yarattığımız sevgi kriterlerine göre biri bizi sevmediği zaman kendimizi ‘değersiz ve sevilmemiş’ hissederiz. Bu duygu birike birike zamanla öfkeye/hırsa ve şüpheye dönüşür. Muhtemelen de bunu beklediğimiz kişiler istediğimiz gibi davranmaz sürekli bu duygular tetiklenir.

Aslında anlaşılması gereken şey, ‘sevginin belirli bir kabının’ olmamasıdır. Hayat bizim istediğimiz gibi değil, olması gerektiği gibidir.

Kendi isteklerimize göre sınırlandıramayız, kendi beklentilerimize indirgeyemeyiz. İçimizde oluşan sıkışma duygusu ve tedirginlik bu kalıbın/kabın kırılması içindir. Mevlana’nın dediği gibi,

Sen kapları, testileri hele bir kır, Sular nasıl bir yol tutar, gider. Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak, Can nasıl koşar, bunu canlara iletir.
(Mevlânâ Hz.)

mindfulness akıl

27 Nisan Akrep Dolunayı hassas alanlarımıza işaret ediyor…

Biz olduğumuz halimizle değerliyiz, belli bir kişisel kriterlerimize göre değil çünkü herkesin beklenti dünyası farklıdır, kimse kimsenin aynısı değildir ve anlatılmak istenen budur.

27 Nisan Akrep Dolunayı tam bu noktaya parmak basarak hassas alanlarımıza işaret ediyor. Aşırı bencil beklentilerimizi, güçlü sahiplenme isteğimizi, sahip olduklarımıza sıkı sıkıya bir bağımlılık, beklentilerimizin gerçekleşmemesinden kaynaklanan hırs ya da nefret duygularımızın açığa çıkıp bunu daha fazla hissedirecek olayların gündeme gelmesi, sürekli bitmek bilmeyen aynı olayların farklı insanlarla tekrar tekrar yaşanması (döngüler) ve bununla beraber bu durumların bizde yarattığı içsel karanlık çıkış yolu bulamama değersizlik hissi gibi olumsuzlukların artması. Burada anlamamız gereken bir şey var; halihazırda içinde bulunduğumuz davranış kalıpları ve duygusal tepkilerin bize artık fayda vermediği, yanlış yapıyor olduğumuz ve bunların değiştirilmesi değişiklikten kaynaklı dönüşümün bizde yarattığı iyileştirici güç.

Akrep burcu ‘içimizdeki dönüşümün gücü’nü temsil eder. Kalıpları kırarak hayata yeni bakış açısıyla daha olgun, daha bilgece bakmayı bir kartalın gözleri gibi keskin ve detaycı ya da bir Zümrüdü Anka Kuşu gibi bütün bilgeliğinin gücü ve ihtişamıyla hayata yeniden başlamak. Ama o gücü elde etmek için bir takım olaylar zinciri yaşarız hayat bizim üstümüze geliyor diye düşünürüz asıl amaç ‘içindeki dönüşüm gücünü açığa çıkarmak’tır. Her şey zıddıyla kaimdir evrenin kuralıdır bu kötülük yeterince ifşa olmadan iyilik açığa çıkmaz.

İçimizdeki Akrep bize zayıf düştüğümüz konuları, nerde değişime (dönüşüme) direnç gösteriyoruz, nerde bizim ilerlememize katkı sağlamayan ‘düşünce ve tavır’ kalıbı varsa bunları fark etmemiz için gereken alanı açacak. Ruhumuzun tekamül yolculuğunda nerelerde takkeyi önümüze koyup yanlış yapıyoruz ya da nerelerde kafamızın doğrusuna gidiyoruz bu kafamıza göre gitmeler bizi aslında nasıl da aynı noktaya geri döndürüyor bunları anlamak için gereken durumları dolunayın gücüyle açığa çıkarıyor.

Yol uzun, ruh sonsuz hayat yolunda öğrenmemiz gereken çok şey var her şeyden önce kendi iç huzurumuz için hepimize sağlıklı ve verimli bakış açısıyla donanmış bir dolunay farkındalığı diliyorum…..

27 Nisan Akrep Dolunayı bizimle.

Sevgiler…

Yazar Pınar Arın’ın diğer makaleleri için buraya tıklayabilirsiniz.